powerful în Turcă
Propozitii exemplu
The soldiers had more powerful weapons.
Askerlerin daha güçlü silahları vardı.
Japan has become a powerful nation.
Japonya güçlü bir ulus oldu.
Japan was becoming more powerful in Asia.
Japonya Asya'da daha güçlü hale geliyordu.
Numerous ancient culture all over the globe agree that Atlantis possessed a power source ofsome kind more powerful than steam, than--than coal.
Tüm dünyadaki çok sayıdaki eski kültür Atlantis'in buhardan, kömürden daha güçlü bir tür kaynağa sahip olduğu konusunda anlaşmışlardır.
You gotta keep your eye on where the most powerful enemy really is.
En güçlü düşmanın gerçekte bulunduğu yere göz kulak olman gerekiyor.
Frank, you had a dream. I know it must had powerful effect on you, but it was just a dream.
Frank bir rüya gördün. Üzerinde güçlü bir etkisi olması gerektiğini biliyorum, ama sadece bir rüyaydı.
Unlike most deep sea fish this has powerful muscles and is an aggressive hunter.
Çoğu derin deniz balıklarından farklı olarak bunun güçlü kasları var ve saldırgan bir avcıdır.
You little fool! You thought you could defeat the most powerful being on earth!
Seni küçük aptal! Sen dünyadaki en güçlü varlığı yenebileceğini mi düşündün?
- They were nylon and had lace up the sides and they're badly torn.. as if they've been ripped apart by powerful hands The label reads..."Smart Shop, Phoenix, Arizona."
- Naylonlardı ve kenarlarında dantel vardı ve fena şekilde yırtılmışlardı... sanki çok güçlü eller tarafından parçalanmışlardı. Etikette ... "Smart Shop, Phoenix, Arizona." yazıyordu.
She was dressed in the brightly coloured clothes reserved only for the wealthy Egyptian women of powerful families.
Üzerinde, yalnızca güçlü ailelerin varlıklı Mısırlı kadınlarına özgü parlak renkli bir elbise vardı.
Sinonime
1. effective: cogent, convincing, effectual, efficacious, forcible, influential2. strong: forceful, stalwart, puissant, mighty, sturdy, potent, robust
3. authoritative: almighty, dominant, omnipotent, supreme, commanding, authoritarian
